Bir memlekete, ufuk açacak fikir adamları değil de, fitne-fesattan
nemalanan, kamu hakkını hiçe sayarak ona buna hadsizce ayar vermeye kalkışan
tipler damgasını vuruyor, gündemini ve hattı harekâtını belirliyorsa demek ki
orada ayar verilmesi gecikmiş bir kitle bulunmaktadır.
Hayat temel varoluşsal değerleri aşındıran çıkar çatışmalarının, karakter
suikastlarının normalleştiği iktidar kavgalarının arenası hâline geldi.
Yaklaşık bir asırdır yaşadığımız, anlaşmazlığın hükmünü icra ettiği acıklı
hikâyemiz, komediye dönüşen tehlikeli bir görünüm arzediyor.
Çorak bir ülkeyi andırıyor Türkiye.
Toprak verimli ama ülke çorak: Türkiye'nin trajedisini özlü bir şekilde özetleyebilecek
cümle bu.
Türkiye son 15 yıl haricinde, toplumun İslâmî ruh köklerini, hafızasını,
birikimini sıfırlama aymazlığı gösterdi.
Bu, Türkiye'nin tehlikeli sularda yüzmeye kalkışması ve kendi kuyusunu kazması
demekti.
Türkiye, ruh köklerini yitiriyor, böylelikle varoluşsal intiharın eşliğine
sürükleniyordu...
Oysa bu toplumun varlık nedeni İslâm'dı.
Bu toplumun tarih yapmasını, tarihin akışını değiştiren bir yolculuğa
soyunmasını mümkün kılan yegâne münbit kaynak Türk İslam Birliği idi.
Sadece dedikodu yapan, fitne-fesattan nemalanan, bu ülkenin bin yıllık İslâmî
birikiminin çilekeş temsilcilerini tasfiye çağrıları yapan kişilerin ülkenin
gidişatını şekillendirmeye kalkışmaları, bizi büyük çıkmaz sokakların eşiğine
sürükler...
Türkiye'nin, hem ülkemizin hem de coğrafyamızın önünü açabilecek uzun
soluklu bir medeniyet yolculuğuna soyunabilmesi, fikir, oluş ve varoluş çilesi
çeken, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, çağrısı çağını kuracak
İslâmî entelektüel omurgayı harekete geçirebilmesinden geçer.
Türkiye'nin gelecek 10 yılda 100 yılın tohumlarını dedikoducu, fitne-fesatçı,
önüne geleni tasfiye etme kavgası vererek asıl varoluşsal gündemimizden
bizi uzaklaştıran bu sığ kişiler değil, bu ülkenin İslâmî entelektüel
omurgasını oluşturan, ülkenin, bölgenin ve dünyanın sorunlarını derinlemesine
kavrayan, insanlığın yükünü omuzlarında hisseden, hakikat'ten süt emen, fikir,
oluş ve varoluş çilesi çeken fedakâr, vefakâr ve cefakâr öncü kuşaklar,
önalacak, önümüzü açacak tek derdi hakikat olan hakikat adamları ekebilir
yalnızca.
Üstadım çok açıklamışsın başka söze ne hacet